Her derde deva oyuncak
Ben hep korkmuşumdur diş doktorundan. Aslında sebebi açık. Dişime dokunan çatal bıçak gibi metaller bile beni yeterince ürpertirken dişlerimin üzerinde çarkların ve taşların dönmesi korkunç bir durum gibi geliyor bana. Ve tabi kafanızın içindeki, beyninize bu kadar yakın bölgedeki bir çalışmadan kaynaklanan makine seslerinin de katkısı büyük bu durumda. Sonraları bu durumu yaratanın, yani korku ve sıkıntı ortamını oluşturanın sadece ben olduğumu, ne diş doktorunun koltuğunda, ne de diş doktoru koltuğunda korku ya da sıkıntı yaratacak herhangi bir nesne olmadığını fark edince kolaylaştı her şey. Diş doktoru minik mırıldanmalar ile katıldığı eski Türk sanat müziği parçaları eşliğinde işini itina ile yapıyor, arka odadan aynı kafes içindeki iki muhabbet kuşunun ötüşleri duyuluyordu. Birçok tanıdığımın hemen uykuya dalabileceği kadar sakin olan bu ortamı bozan tek şey ise kafamın içindeki, diş doktorunun bir o yana bir bu yana çevirdiği çarklarının sesiydi. Bende kafamın içindeki yerine diğer seslere, müzik ve kuş seslerine yoğunlaşmaya, onları dinlemeye başladım ve tataa, artık endişe ve korku yerini bekleyişe ve dinlenmeye bırakmıştı. Bir zamanlar beni diş doktoruna götürebilmek için oyuncaklar ile kandırmaya çalışan babamı hatırlıyorum da, ne günlerdi.