Glow çubuk olsun diye, doğum günü partimin özel, ışıklı bir şeyler ile süslü olmasını istediğimden, pek çok harika oyuncak ile, daha önce görmediğim parti malzemeleri ile dolu olan Tahtakale ye, bir kaç arkadaş sözleşip, beraberce gittik. Daha girişte, Tahtakale nin başında gördüğümüz uzun müşteri kuyruğunu görüp, yoğun, aklınızı başınızdan alacak kadar yoğun kahve kokusunu alınca ne var burada, bu ilgi bu kalabalık nedir diye sorduk ve Mehmet efendi kuru kahvesi satışı yapıldığını öğrenip, hemen kuyruğun arkasına biz de dahil olduk. Hepimiz çantalarımıza beşer liralık, bütün gün kokusu ile dolaşacağımız Türk kahvesi paketlerini koyduktan sonra, kalabalığı yararak, parti malzemeleri, glow çubuk dükkanlarına doğru yürümeye başladık. İlgimi çeken bir şey oldu. Aslında yüz ölçümü olarak çok küçük, nerede ise bir mahalle kadar bir yer olan Tahtakale yi dolaşmak, insanın oldukça zamanını alabiliyor. Aslında bunun, yani Tahtakale de dolaşmanın bu kadar uzun, bir şeyler arayıp bulmanın bu kadar meşakkatli olmasının ana sebebi, bence bu kadar kalabalık olması. Sürekli meşgul olan, birilerine cevap verip ürün tarifi yapan tezgahtarlardan bilgi yada ürün sormak olsun, kalabalık arasından ilerleyip, istediğimiz glow çubuk modellerini satan dükkanı bulmak için ilerlemeye çalışmak olsun, bütün bunlar sanki, normal bir alışveriş değil de, 1980 ler den kalmış bir ticari usulü andırıyor. İtiş kakış salı pazarı sokaklarında, adı sanı duyulmamış ama kalite olarak gerçekten iddialı kot pantolonları arayarak, Kadıköy ü ve İstanbul u yaşamış biri olarak bana böyle hissettirdi, asırlardır dükkancılık ile, esnaflık ile özdeşleşen Tahtakale.