Her zaman istediğim bir şeyi, kumsal partisini yapmak için, gerçekleştirmek için niyetlendiğim zaman kız arkadaşımın bu işin çok zor olduğuna dair uyarıları, başladığı her işi bitirmeyi ezbere bilen beni pek te ilgilendirmemiş, başıma gelebilecek en kötü aksilikler ile bile baş edebileceğime olan sarsılmaz inancım ile bir kumsal partisi, hep bir yerlere görüp özendiğim, bütün arkadaşlarımın sıcak yaz rüzgarlarının dalgalandırdığı bir ateşin etrafında dans ettiği kumsal partimi organize etmeye koyulmuştum. Bütün aksilikler derken, en kötü ne olabilirdi ki? Hava durumunu günler öncesinden kontrol etmiş, yiyecek ve içecek işini de yine partiye katılacak olan başka bir arkadaşımın, Hakan’ın catering şirketine havale etmiştim. Hatta ne olur ne olmaz diye, seksen kişilik, hava birden çok esmeye başlarsa diye yan çeperleri kolayca kapanabilen bir çadır kurdurup, açık büfeleri onun altında servis etmeyi planlanmıştım. Yine sadece çatı olarak görünen, yanları komple açık olan çadır içine atacağım yirmi yada yirmi beş armut koltuk ve hasır ile, gecenin ilerleyen saatlerinde yorgun düşen misafirlerim için dinlenme yada uyuma alanı planladım. Ne dediniz? Dilek feneri mi? Dilek feneri olmadan kumsal partisi olur mu hiç? İsteyen istediği kadar uçursun diye iki yüz adet kadar dilek balonu nu da yine parti alanı yakınlarında bir araba içinde hazır edeceğim. Ben elimden geleni yaptım. Artık biraz da, arkadaşlarım ile birlikte eğleneceğim.