Bir zamanlar bir ülkede diye başlayan masallar gibi esrarengiz, sorular içinde bir parti organizasyonu yaparken tanıştım, uzun yıllar birlikte çalışacağım iş ortağım ile. Parti için gereken malzemeleri, içinde yüz adet glow çubuk bulunan glow stick paketini, kutlama anını yani focus u güçlendirmek için kullanacağım gül yapraklı konfetileri ve üzerine gelenlerin isimleri yazılacak yaka kartlarını hazırlarken, koca bir malzeme torbası ve olağanüstü fikirler ile çıka geldi aziz dostum. Tam da sıkıldım, artık pasta tabağı görmekten, balon şişirmekten bunaldım derken, hayatıma yıldırım gibi parlayarak, göz kamaştırarak giriverdi. Tam da artık bırakıyorum, başka bir iş yapacağım dediğim anda çıka gelen bu garip yabancı, sanki hayatımın eksik, yarım kısmını elinde tutuyor gibi her sorununa çare oluyor, her problemi aynen benim istediğim, beklediğim gibi çözüyor, hallediyordu. İlk başta beni ürküten bu uyumluluk, bana psişik filmleri anımsatarak, kafamda soru işareti oluşturmuş, beni bir korku ve bilinmezlik havasına gark etmişti. Hayatta hiç bir şeyin kolay olmayacağına, sorunların çözümlerinin öyle kapıdan girerek, merhaba ben geldim demeyeceğine şartlanmış olan benim için sıra dışında zirve olan bu karşılaşma, hali ile elli den fazla soru oluşturmuş, kafamı allak bullak etmişti. Düşünün şimdi, onlarca sorunun içinde boğulup, bırakıp gitmeyi düşündüğünüz bir anda, kapıdan biri girerek, mükemmel bir uyum içerisinde, bütün problemlerinizi birer birer, üstelik de dans edercesine büyük bir zerafet ve çocuğunun altını değiştiren anne şevkati içerisinde çözüme kavuşturuyor. Siz olsanız ne düşünürdünüz?
What do you think?